çoğaldı ve önümüzde “önce hangisinden”
başlasam dedirten büyük bir eğlence açık
büfesi haline geldi.
Şimdiki Disneyland’ın atası olan bu
eğlence parklarının neden “lunapark”
ismini taşıdığına gelecek olursak, ilk önce
Sovyet siyasetçi, edebiyat eleştirmeni ve
gazeteci Anatoli Lunaçarski’yi anmak
gerek. Çünkü bu parkların isim babası
odur. 1905 yılında memleketinden
ayrılıp Fransa’ya gitmek zorunda kalan
Lunaçarski burada geçinebilmek için
bir park kiraladı ve kendisinin yaptığı
tahta atlarla, tahterevallilerle çocuklara eğlenceli zamanlar
sunmaya başladı. Aynı zamanda karısı da acıkan çocuklar
ve ebeveynleri için burada sandviçler yapıp satıyordu.
Lunaçarski 1917’ye kadar, yani ülkesine dönene kadar bu
parkı çalıştırdı. Sonrasında “Kendi gider adı kalır yadigâr”
cümlesinde olduğu gibi arkasında bıraktığı park da kendi
adıyla yani “Lunapark” ismiyle anılmaya başlandı.
Bir kasabayı ziyaret eden mütevazı bir panayır da, bir şehri
ışıklarıyla şenlendiren, yüksek teknolojiyle donatılmış devasa
bir lunapark da temelde hep aynı işlevi görür ve kolektif
eğlencenin vazgeçilmez çağrısını durmadan yineler; gelin
eğlenelim!
Artık kentin açık alanlarından, meydanlarından ufak ufak
şehir dışına gitmeye ve orada kapalı alanlara girmeye
başlayan lunaparkların bu çağrısına kulak vermekte fayda
var. Eski günlerin hatırı için…
Anatoli Lunaçarski
75